YAZARLAR

İmad K. Harb: 'Otoriter rejimler için barış diye bir şey yok'

Biden, İsrail ile koordinasyon içinde NATO benzeri bir Arap güvenlik teşkilatı olursa bunun Amerikan ulusal çıkarlarına hizmet edeceğini düşünüyor. Gerçekleşebileceğini düşünmüyorum. Gerçekleşebilse bile kâğıt üstünde kalmaktan daha ileri gitmeyecektir. Arap rejimleri birbirlerine güvenmiyor. Bütün bunlar İsrail’i Arap ülkelerine daha fazla pazarlamak için siyasi manevralar.

ABD Başkanı Joe Biden’ın İsrail, Filistin Yönetimi ve Suudi Arabistan’ı kapsayan Orta Doğu ziyareti çarşamba günü başlıyor. Ziyaret 3 önemli merkezi kapsıyor olsa da Biden Cide’deki Körfez İşbirliği Teşkilatı toplantısı sebebiyle Mısır, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri gibi bölgenin önde gelen ülkelerinin liderleri ile bir araya gelmiş olacak.

Biden’ın ziyaret tarihi belli olduğundan beri bölge ülkeleri arasında baş döndürücü bir diplomasi trafiği yaşanıyor. Ancak hala büyük ölçüde cevapsız olan bir soru var; ABD Başkanı Joe Biden’ı bölgeye getirecek kadar önemli sebepler neler?

Tamam, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinin ardından ortaya çıkan Avrupa’nın enerji ihtiyacına yeni tedarikçiler bulmak lazım. Körfez ülkeleri elbette kapıları ilk çalınacak petrol zengini ülkeler ki, zaten birkaç aydır bu ülkelerin petrol üretimini arttırmaları için diplomatik temaslar sürüyor.

Ya da Biden’ın İran ile nükleer müzakerelere geri dönme niyeti Suudi Arabistan ve İsrail başta olmak üzere bölge ülkelerinin bir kısmını öfkelendirdi. Hele de Trump döneminde terör listesine alınan Yemen’deki Husilerin Biden tarafından listeden çıkarılması Suudi Arabistan’ı sinirlendirdi.

Diyelim ki, ABD körfez ülkelerinin gönlünü almak istiyor. Bu süreçler büyükelçiler, diplomatlar aracılığı ile yürütülemeyecek kadar komplike mi? Ya da Biden çantasında İsrail-Filistin konusunda bir yol haritası ile mi geliyor? Buna dair sinyal de yok.

Uzun süredir Orta Doğu’yu izleyen bir dış haberci olarak hangi ülkenin penceresinden bakarsam bakayım böylesi bir ziyareti zorunlu kılan bir sebep bulamadım.

Yine de insan kendini “kesin henüz kamuoyuna sızdırılmayan bir şeyler vardır” diye düşünmekten alamıyor.

Bu soruları ve durumu bir bilenle; Arab Center Washington DC Araştırma ve Analiz Bölümü sorumlusu İmad K. Harb ile konuştuk.

İmad K. Harb

Biden’ın mini Orta Doğu turu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu ziyaretin sebebi ne sizce?

Bana göre ziyaret tek kelimeyle yararsız. Başkanın aynı zamanda Ramallah’ı ve Başkan Mahmud Abbas’ı da ziyaret etmesi bekleniyor. Bu ziyaretin Suudi Arabistan’ın İbrahim Anlaşmaları’na katılmasını sağlamak için Suudi Arabistan’a İsrail’i pazarlamak dışında bir sonuç doğuracağını düşünmüyorum. ABD’nin Filistinliler veya Filistin sorununun çözümü için doğru şeyi yaptığını düşünmüyorum. ABD’nin zorladığı normalleşme sürecinin İsrail’i ve İsrail’in politikalarını Arap dünyasına daha fazla pazarlamak dışında herhangi bir sorunu çözeceğini sanmıyorum ki, bu da sadece bölgedeki rejimlerin ve İsrail’in çıkarına. Orta Doğu’daki halklar ve Filistinliler bundan herhangi bir şey kazanmayacak.

Biden ziyaretinin kazananı Suudi Arabistan olacak gibi görünüyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Evet, (Biden) Kaşıkçı cinayetinin ardından firavun dediği (Suudi Arabistan Veliaht Prensi) Muhammed Bin Salman’ı ve Suudi Arabistan’ı “iyi davranışları” için tasdik etmiş olacak. (Biden) Suudi Arabistan’ın insan hakları ihlallerini, Yemen’e vahşice müdahalesini ve Muhammed Bin Salman’ın Suudi Arabistan içindeki insan haklarından bizzat sorumlu olduğunu unutacak.

(Biden) Aynı zamanda bu ziyaretin Amerikan ulusal çıkarlarına hizmet edecek şekilde gerçekleşmesini sağlamaya çalışacak. (ABD ile) Suudi Arabistan, Arap ülkeleri ve İsrail arasındaki ilişkiler on yıllardır devam ediyor.

Amerikan çıkarlarından kastınız ne? Yani bu ziyaret NATO benzeri bir oluşumun açılış töreni mi, İsrail’e destek çıkarması mı, Suudi Arabistan ile yeni bir dönemin ilanı mı? Ziyaretin amacı ne?

Hepsinden biraz diyebiliriz ancak Biden, İsrail ile koordinasyon içinde NATO benzeri bir Arap güvenlik teşkilatı olursa bunun Amerikan ulusal çıkarlarına hizmet edeceğini düşünüyor. Orta Doğu’da on yıllardır ve hala Amerikan ulusal çıkarları ile İsrail ulusal çıkarları birbirlerine sıkıca bağlı.

Aynı zamanda Suudi Arabistan’ın politikasını uluslararası ekonomiye pompaladığı petrol miktarını arttırma yönünde değiştirmesi Amerikan çıkarlarına uygun olacak.

Amerikan çıkarları tek alandan müteşekkil değil; askeri, ekonomik ve siyasi birçok boyutun birleşimi… (ABD) Başkanlık için İsrail’in çıkarlarına odaklanmak çok önemli.

NATO tipi oluşum konusunda ne düşünüyorsunuz? Orta Doğu’da böyle bir güvenlik teşkilatı kurmak mümkün mü?

Gerçekleşebileceğini düşünmüyorum. Gerçekleşebilse bile kâğıt üstünde kalmaktan daha ileri gitmeyecektir.

Arap rejimleri birbirlerine güvenmiyor. Avrupa NATO’sunda bir üyeye yapılan saldırının bütün üyelere yapıldığını var sayan 5.inci madde benzeri şartı imzalayacaklarını sanmıyorum.

Körfez ülkeleri arasındaki NATO benzeri (Körfez İşbirliği Teşkilatı) bir oluşum var ancak çok çok nadiren bir karar üzerinde uzlaşmayı ve ortak hareket etmeyi başarıyor. Bu çok özel durumlar büyük ölçüde 2011’de gerçekleşti ki, benim hatırladığım örnek Bahreyn’deki gösterilerin bastırılması için asker gönderilmesi…

Körfez ülkelerinin, Fas’ın, Ürdün’ün, Mısır’ın ordularını ortak amaçlarla hareket etmeleri gereken oluşumlara dahil etmeye hazır olduklarını sanmıyorum. Bu gerçekleşse bile ABD, bu ülkeleri İsrail ile daha fazla işbirliği için zorlayacaktır ancak mesela İsrail, Körfez ülkelerini İran’a karşı korumak için gitmez.

Tekrar başa dönüyorum; bütün bunlar İsrail’i Arap ülkelerine daha fazla pazarlamak için siyasi manevralar.

İsrail Savunma Bakanı Gantz birkaç hafta önce İsrail’e ve Körfez ülkelerine karşı İran tehlikesinin arttığına dair bir açıklama yaptı. Gerçekten İran bölge için bu kadar tehlikeli mi yoksa bu açıklamalar safları sıklaştırma niyetiyle yapılmış siyasi çıkışlar mı?

Bu açıklama İran’ı nasıl gördüklerini gösteriyor. (İsrail) İran’ı varoluşsal bir tehdit olarak görüyor.

İran herhangi birine karşı çok da dostça davranmadı. Körfez ülkelerine karşı oldukça kötü şeyler yaptı; Lübnan’da, Suriye’de, Yemen’de… İranlılar temiz değil.

İran’ın nükleer programı İsrail’i gerçekten korkutuyor olabilir ancak NATO tipi bir oluşumu veya Gantz’ın söylediği gibi herkesi İran’a karşı koruma amaçlı bir sistemi gerekli kılacak şartları göremiyorum. İsrail’in Körfez ülkelerini koruma olasılığını da göremiyorum.

Diğer taraftan, (İsrail’in Körfez ve Arap ülkelerine) anti-füze sistemleri benzeri teknolojiler satarak durumdan fayda sağlaması mümkün.

Bölge ülkeleri arasında çok yoğun bir diplomasi trafiği var. Her gün bölge ülkelerinden birinin lideri bir başkasını ziyaret ediyor, anlaşmalar imzalanıyor. Orta Doğu’da bir barış rüzgarından söz edebilir miyiz?

Sanmıyorum. Bence bölgede çok sayıda ekonomik, sosyal ve siyasi sorun var. Bugünkü havayı istikrarın başlangıcı için ön hazırlık olarak yorumlayabiliriz.

Arap rejimleri otoriter rejimler, İsrail rejimi ayrımcı (apartheid) bir rejim. Türkiye’deki rejimi de çok demokratik olarak değerlendiremeyiz. Otoriter rejimler için barış diye bir şey yok. Otoriter rejimler baskıyla gelir ve nihayetinde baskı da devrimleri getirir. Bu rejimler kendi halklarına karşı kendilerini, otoriter rejimlerini güçlendirmeye çalışıyor.


Hediye Levent Kimdir?

Gazeteciliğe 2003 yılında başlayan Hediye Levent, 2008’den itibaren 13 yıl Suriye, Lübnan ve Irak’ta yaşadı. Bu süre boyunca çeşitli yerli-yabancı medya kuruluşlarında ve köşe yazarı olarak Evrensel Gazetesi’nde Ortadoğu’da olan biteni yerinden, sahadan aktardı; yazdığı analizlerle bölgedeki gelişmelerin aydınlatılmasına büyük katkı yaptı.